Hayat… ah ne
çok yorarsın sen insanı, ah.
İnsanlar
sokaklar gibi; çıkmaz, dar, sesli, yalınayak, yorgun ve kılıflı. Sokaklar gibi
geçiyorum insanların içinden. Ama nasıl?
Yorgunum
bunları düşünmekten. Yaşam, seçimlerden ibarettir diyen ben. En çok seçimlerden
yoruldum. Seçmek zorunda mıyım onu da bilmiyorum ya olsun varsın. Zaten hep
böyle bitmez mi kimi cümlelerin çoğu?
Arada kalmak
durmak demek, koşamamak, acımak demek. Kalakalmak, bakakalmak, bir
‘şey’lersiz kalmak demek. Anlatamamak,
ondan önce anlamamak demek.
Başka
yaşamlar bölüyor hayatımı. Özleyeceğim. Bazı hayatlar, yolun yarısında. En çok
yarısında kalıp özlediklerim için kızarım kendime. bir öfke bir kırgınlık.
Aslında sevmek belki de bunun adı. En çok kendimi tanımlayamadığım zamanlarda
karışıyorum toprağa. Avuç içindeki kuşun
parmak uçlarında hissedilen kalp atışı oluveriyorum. Bilmez bunu kimse, olsun.
Ben parmak uçlarımda kalp atışlarını hissettiğim zaman anlam kazanırdı insanlar
ve yaşamak. Şimdi ‘uçtum’ ve ‘düştüm’ le bilen bir şiir gibiyim. Bir yanım
düzlük bir ova bir yanım yüksekçe dağlar. Bir tarafım kalır bir tarafım gitmez.
Dokunmak bile o kadar zorlaşır ki… içimi döksem yağmurlara toprak çekmez
bedenimi. Ve ben en çok işte bu anlarda ölmek isterim. Her şeyi bir anda
yaşamak bana kaldı, zamanda. Bana çıkmayan yollar vardı. şimdi hem susuyorum
an’a hem kafamı kemiriyor zaman.
Ben bir gitmeyi
en iyi bilmişim hayatta ve son sözleri bir çırpıda söylemeyi. Zor.
Anlasam
anlatamam, bazen söyleyemem, sustukça bilemem. Sövüyorum zamana.
Söylediğin
cümleleri tarttım oluyor ama hep boş bir yanı kalıyor. Baksam yüreğim doluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder