6 Aralık 2022 Salı

Henüzüm

Gide gide nereye varıyoruz,
Bir bakıma hep iz -bilinmezliğimize doğru, içeriden gelene- sürüyoruz.
Bunun sonu yok, biliyoruz.
Sadece sahip çıkıyoruz,
Olana
Olmayana
Bitene
Bitmeyene
Ve henüzündekilere.

3 Aralık 2022 Cumartesi

Olduğum Yer

İhtiyacı olduğu kadar bekledikten sonra,
Doğabilir her şey.
Sendeki kendi zamanında...
Tamamlıyor.
Zamana ve kendine güven.
Buradayım, 
Buradasın.


15 Ekim 2022 Cumartesi

ölene dek


Nerede düştüysek içimize düşen şeyin kendisi de o. Nerede düştüğümüzü unutup içimizdeki ile kalırız ve giderek büyür. 


Olur da kendimizin bir adım gerisinde durup içine düştüğü ile olan kendimizi görebilirsek yaşamın zaten bu olduğunu hatırlayabiliriz. 


Bu hatırlama düşmeyi hafifletmek, çarpmanın etkisini azaltmak, acıyı dindirmek için değil. Anlarsak düşmenin, çarpmanın, acının boyutu değişebilir. Başka bir şeye dönüşebilir. Dönüşebiliriz. 


Düştüğümüz yer, mekanın ötesidir. 

bağ

Kişinin kişiyle/canlıyla, herhangi şeyle ilişkisi için arada bağ olması gerekir. Ve bağın devamlılığı için ise iki şeyin de varlığını sürdürmesi beklenir. 


Kayıp, ölüm, ayrılık varlığın olmaması anlamına gelmez. 

6 Ekim 2022 Perşembe

gölge

rüzgar tülü havalandırıyor, güneş tülün arasından bir görünüp bir kayboluyordu. ben maria. louren'i çok seven maria. onu olduklarıyla ve olmadıklarıyla seven. yüreğinde sevgiler, kızgınlıklar, sıcaklıklar ve soğukluklar taşıyan maria. günaydın her şey. 

louren, uyanırken önce bana döner ve sarılır ve sonra uyanırız. tülün, rüzgarın, güneşin ve duvarın birlikte oluşturduğu gölgeyi izliyordum. louren yataktan aniden doğruldu. duvardaki gölgeye baktı ve bana döndü. yüzünde başka bir zamandan gelmiş gibi bi ifade vardı. korkmuş muydu neydi, belki değildi...

yavaşça sırtına dokundum, yanına oturdum. iyi misin? 

dünyayı kim yarattı? sorusunu sordular bana rüyamda, dedi. geçen gün parkta beslediğimiz kedilerin hepsi kapımıza gelmişti, onları içeri aldık, mama verdik ve onlarla oynadık. sanki hep böyle yapıyormuşuz gibiydik. hepsi bir an durdu. içlerinden biri, sarı, çok tüylü, burnu çok güzel ve kuyruğu pofur olan sordu.

hiç şaşırmadık, birbirimize baktık ve cevap aradık. beyazlı tekir, şarkı söyler gibi miyavlayan yayıldı yere ve ekledi: söyle maria, söyle louren, ne yapmayı planlıyorsunuz o olağanüstü ve kıymetli tek hayatınızda?

daha da yayıldı, gerindi, esnedi. şaşkındık, düşünüyorduk. önce sarışın olan kapıya yöneldi, çıktı. en son şarkıcı olan, önce doğruldu, kuyruğunu önüne alıp uzun uzun ve deliksiz bir bana baktı bir sana. esnedi ve gitti. 

louren, başka bir zamandan gelmiş gibi görünüyordun, öyleymiş, dedim. 

bunlara cevap aramayacağım maria, sadece soruların içimde diledikleri gibi gezinmesine izin vereceğim ve ikimiz için soğuk su almaya gidiyorum mutfağa, kahve de demleyeceğim, dedi. 

gülümsedim, uzandım. tülün, güneşin, rüzgarın, duvarın değişmiş birlikteliğini izlemeye devam ettim. 

4 Ekim 2022 Salı

ıhlamur çayı anılar: kedi olmak

yemek tepsisi hazırlayıp salondaki masaya oturdum. masanın karşısındaki pencereden sokaktaki ağaçların dallarının rüzgarda hareketini izliyordum.  kedilerin seslerini ve sokaktan gelen azalan, çoğalan sesleri duyuyordum. 

yattığı yerde hemen gözlerini açtı ve kulaklarını dikti, iki hamle ile pencere önündeki kalorifer peteğinin üstüne zıpladı. kuşlaaar. kuşları görmüştü. pencere boyunca kuşları takip etti. kuşlar devam etti ama pencere bitti. hızla odadan çıktı, yan odadaki pencerenin önüne mi gitmişti? 

yemeğim bitince, yan odaya gittim. evet, kuşları izlemeye orada devam etmişti ve mekmek kekkek mekmek.

onu bir eyleme, şeye itmediğimde ya da çekmediğimde onun, oluşuna dair pürüzsüz ve yargısız bir fikre sahip oluyorum. ve tanıyorum. 

not: ıhlamur çayı ılık, şifalı ve şefkatli anlamı taşır. 





2 Ekim 2022 Pazar

mum ve ben

atılacak ne varsa attım, en son koltuk takımına takıldı gözüm 
son bakışmayı bekliyorum.

büyük boy bir çöp poşetine telaşlı telaşlı koyup her şeyi,
sonra daire kapısının önüne bırakıyorum.
ara ara kendimi de kendimin dışına aniden bırakmak
ve tüm kapanabilecek kapıları kapatmak istiyorum.
zincirlere ve kilitlere vurmak. 

içinde biraz boşluk olan her şey mumluk artık bu evde. 
yanan eriyen akan dağılan bir mum bir ben varız. 
yok oldukça başka bir şekilde var oluyoruz. 

mum ve ben, bazen hiç farkımız yok. 

geçen her şeyin içinden de geçtiğimiz bir şey var olmak. 
şimdi işte böyle. sonra başka bir şey, yaşıyorum. 

yaşıyorum, geçiyorum, oluyorum. 
yaşamanın, geçmenin, olmanın kısımlarını tadıyorum.
sevmediğim bu kekremsiliğin de geçeceğini ve bir gün bir yerde yine, elbet olacağını biliyorum. 

uykuya, rüyaya, aklımın ermediği ve güvendiğim bilinmezliğime teslim oluyorum.

15 Temmuz 2022 Cuma

Hayat İllegal Sevgilim

 


Uçurumun kenarından geliyorum, Badem Ağacı. Çok yüksekmiş. 

İnsan kendisini bir boşluğun içine nasıl bırakır?

Her uçurum bana bu soruyu sorar. İntiharlar gelir aklıma, sonra da bunlara sebep olan toplum kesiminin insanı boşluğa iten o elleri. O elleri kıramıyoruz Badem Ağacı.. O elleri kırmamalıyız da zaten, tutmalı ve sormalıyız: 
Birbirimizi yerden kaldırmayacaksak neye uzanacağız bu kollarla?* 

Hangisine ağıt yakacağımızı bilemediğimiz, yasını tutamadığımız ölüme itilmişlerle dolu içlerimiz. Yaslar ki zaman zaman zamaaaan alabiliyor, alıyor. 

İçimin diğer bir yanında konaklayan iyiliğin sesini duyduğum bir yer burası, senin yanın Badem Ağacı. Özgürlüğün tenime dokunduğu, boynuma dolandığı bir yer. Bu yer de hayatın kendisi, ellerle uçurumla birlikte. 

Bir şiirim var Badem Ağacı. 

    Hayat İllegal Sevgilim 

    Beni uzaklara götürür müsün
    Bulduklarımızla birlikte dönebilir miyiz
    Vazgeçişlerimi kutlayabilir miyiz
    Bir dileği birlikte tutabilir miyiz
    Bazı şeyleri gömebilir miyim
    Seni görebilir miyim

Bu da benim ellerimin içimdeki uçuruma ittikleriydi. Sonra tuttum ve bir şiir yazdım. 

İnsan kendini yerden kaldırmayı öğreniyor Badem Ağacı. 

* Kağıt Gemiler, Ayşegül Çelik

7 Haziran 2022 Salı

Küçük Siyah Kuş


Gözlerimi kapatıyorum. Bir kuş durmaksızın sağa doğru kanat çırpıyor, soluk mavi bir gökyüzünde. Gözlerimi açıyorum, rüzgardan havalanan tül ve bahçedeki ıhlamur kokusu, kapatıyorum. Aynı kuş soldan sağa doğru geliyor, biraz aşağı, biraz yukarı. Küçük siyah bir kuş. Uçuyor da uçuyor. Sonra rüzgar ve ıhlamur kokusu kuşa karışıyor. Kuş hep uçuyor. Bu kuş epeydir benimle yaşıyor. Mevsimler kokuları ve rüzgarı değiştiriyor. 


Derinliğimde bir kuş, uçuyor da uçuyor diyen ben nasıl da duruyor. Kuş olduğum zaman nerede? Kanat çırptığım yer neresi? Durmaksızın belirli bir yöne kanat çırpan küçük siyah bir kuş olduğum neresi? 


Bir gün, yine kanat çırpacağın bir yer bulmuşsundur belki, dedi bana bakana bakan ben. Ve bu her şey olabilir ve hiçbir şey de olabileceği gibi. 

3 Mayıs 2022 Salı

Yabani Otlar

 


BİRİNCİ ZAMAN
Güneş ısıtan yüzünü henüz buralara dönmedi. Bekliyoruz. Henüz yeşillenmemiş ağaçlar gibi sakince. Sabırla. 

İKİNCİ ZAMAN
Üstümüzden bir katı attık. Güneşin ısıtıcılığına güvenebildiğimiz günler yaşanıyor. Sobaları artık yakmıyoruz. Ay sonunu görünce de konu komşu herkes sobalarımızı sökeceğiz. Ve sonraki kışa kadar ateş, evlerimizin içinde yanmayacak. 

ÜÇÜNCÜ ZAMAN
Otların boyu dizlerimizi aştı. Güneş otları şımarttı, coşturdu. Biliyorum ki, coşan sadece yabani otlar değil. 

DÖRDÜNCÜ ZAMAN
Çocuklar buralara uğradı. Koşan, bağıran, uyuyan, oynayan çocuklar yabani otlara karıştı. Birkaçı çiçek toplayıp demet yaptılar. Minik eller, narin çiçekleri sardı. 

BEŞİNCİ ZAMAN
Çocuklar artık uğramıyor, bizler de zaman içinde bir bir çıkardığımız katları giymeye başladık. Gözlerim otların arasında çocukları, rüzgarın içinde çocukların sesini arıyor. Bir resmin tamamlanmasıymış. Boşluk, var olduklarını hatırlatıyor.

ALTINCI ZAMAN
Yakında sobaları kuracağız, yine konu komşu. Bir kitap yazmaya koyuldum. Çocukların ve yabani otların aynılaşanlıklarını tartıyorum, toparlıyorum. Hiçbir şey yoktu, sonra otlar geldi, sonra çocuklar. Bu tamam oluşta bir şey vardı. Uzaktan bir ses gibi, fısıltıyı duydum. Fısıltıya özen gösteriyorum. 

YEDİNCİ ZAMAN
Toparladım, toparlandım. Gördüklerimden yola çıkan ya da düşüncelerimden -hangisi önce bilemem- bir şey yarattım, sayfalardan ve kelimelerden oluşan. Hepsi bende birleşti ve bu işte, hepsi benden fazlası bir başka biçimde. 

SON ZAMAN 
Yabani otlar buluyorum kendimde ve bir şey işte bir şey ekleniyor -çocuklar gibi- tamamlanıyorum. 

23 Nisan 2022 Cumartesi

kuşlu resim


zaman zaman gelen birkaç kuş ve hep olan güneş
yetiverir her şeye.
çiçekleri, çimenleri bonus sayarım.



2 Şubat 2022 Çarşamba

birkaç günlük hikaye


BİR GÜN

Kaynayan suyun buharı camlardaydı. Ihlamur kokusu mutfaktan başlayarak evin her yanında geziniyordu. Şefkat sarmıştı evi büsbütün şefkat. Ilık ve güvenli yuvasında böylece dururken gezinti yapmanın ne güzel olabileceğini düşündü. 


DİĞER BİR GÜN

Gezinti, bir hayal olmanın ötesinde adımlara, sokaklara, bir rotaya dönüştü. 


BAŞKA DİĞER BİR GÜN 

Gezintinin içinde kuşları, ağaçları, sokakları, patikaları izledi. Kuş olmayı, ağaç olmayı, sokağın kendisi olmayı, insanların patikalarını düşündü. Gördü, dokundu, tattı, duydu, kokladı… Bir de evi saran ıhlamur kokusu dolu günü hatırladı. 


DAHA BAŞKA DİĞER BİR GÜN

Ihlamur ağzına dolup henüz boğazından aşağı doğru inmişti. Bir bakıma keşif bir bakıma arayıştı, başka bir bakıma bir savaşı andırmıştı bu gezinti. Biraz yaralı biraz yorgun, biraz cesur ve biraz da kırılgan… Sesiz ve sakindi, acısının ve gücünün ağırlığını kıyaslamak mümkün değildi. Hepsiydi. Hepsiyle var olmada iyiydi. 


SON GÜN

Bir gün başka bir gezintiye çıkmak isteyeceğini biliyordu. Zamanı geldiğindenin zamanını bekleyeceğini biliyordu. Uykuya daldı. 

hiçbir şey


Bazen bir cümle, bir kelime, bir şarkı, resim ya da şiir, bir şey işte bir şey bulup da ‘haah, işte bu!’ deriz. ‘Tam da böyleyim.’

Ama hiç 

Bir şey gibi değilim.

Hiçbir şeyim.

Hiç.

Hiçbir şey olmanın sonsuzluğu, ıssızlığı, özgürlüğü ve adsızlığıyım.

Tüm varlığımla hiçbir şey oluyorum.



11 Ocak 2022 Salı

biri, öbürü ve kuş


biri haykırıyordu seviyorum gör
öbürü görmüyordu da görmüyordu
biri diyordu seviyorum
öbürü diyordu hay allah 
biri söylüyordu
öbürü susuyordu
biri dokunuyordu
öbürü dokunuyordu
böyle böyle günler günler ardına yaşandı.

bir gün biri omzunda bir kuş mutluydu da mutluydu
o gün öbürü dudaklarında laf dökülüyordu 

kuş sürüsüne, biri mutluluğuna, öbürü laflarına kapıldı
birbirine benzer olmayan günler ayrı ayrı yaşandı





6 Ocak 2022 Perşembe

aştım, kirpiklerin bir ova



Yaklaştı, sessizce. Hiçbir şey demeden. 

Sağ elini alnından başlayarak onun yüzünde gezdirdi. O, gözlerini kapadı. Nefesi sakinleşti. Elini onun gözlerinin üzerinde tuttu. Gözleri kapalıydı. Gördüklerine bir reset.

Burnunun ucunu, avucunun tam ortasında hissetti. Burnunu aştı, sıcacıktı. Dudaklarına değmeye başlarken avuç içi, dudakları ıslaktı, ılıktı ve titrek. Ağlamaklı bir insanın önce sesi, sonra nefesi, sonra dudakları titrerdi. 

Dudakları aştı, onun küçük çenesi şimdi tam avuç içine yerleşivermişti. Öyle tam, öyle cuk.

O gözlerini açtı, 'N'apıyoruz?' der gibi. Demedi, bekledi. Sakinleşen nefesi ile bekledi. Şimdi avuç içi sarabildiğince boynunu sarıyordu. Damar atışlarını hissediyordu. Boynu, güneşli bir havada şehirler arası bir yolu gitmek gibiydi. Yol bitti. Boynunun bitip göğüs kafesinin başladığı yerde kalbin hızı vardı. Avuç içi bu atışlarla ritme oturmuştu. Avucunu süzdü, onun bedeninden aşağıya doğru, yavaş..

Kalp atıyordu, yaşam bir ritimdi. Onun ritmine dokunuyordu. Ona dokunuyordu. Burası bir gezegendi kimse konuşmuyor ama laflar uçuş uçuş uçuşuyordu. 

Elini izliyordu. O ise elini izleyeni izliyordu.
Ritme uygun, avucunu aşağıya doğru kaydırdı. İki memesinin ortasında durdu. Sonra biraz kalbe doğru...

Bakışlarını onun gözlerine dikti. Önce gözlerinin kahverengiliğini, sonra loş ışığın onun gözündeki kırıntılarını, sonra kendi yansımasını, sonra onun göz bebeklerinin büyüdüğünü gördü. Gözlerini koruyan kirpikleri upuzundu. Uzun ve düz. Gözlerini kapatıp açınca kirpiklerinde bir ova belirdi. Düz, dümdüz. Avucunun altında durmaksızın ritimle o ovada koştu, yürüdü, koştu.  

nefes ve öteki şeyler

  geçiş dönemlerinde, eylemin büyük önemi var. sadece aklımızla değil, bedenimizle de bu geçiş dönemine girmemiz, kendimize hayatı kolaylaşt...