7 Kasım 2021 Pazar

Bütün Günahlarım Affolmuş Gibi



Gözümü açtığımda köşedeki örümcek ağını, ağın üzerinde belirli bir hat boyunca ilerleyen örümceği gördüm. Gece hiç fark etmemiştim varlığını. Güneş iyice vurmuştu odaya, saat öğlen olmalıydı. Yastığımın yanında telefonu aradım bulamadım. Gece varınca hemen anneannemin işlemeli yorganlarının içine atmıştım kendimi. Telefon kim bilir neredeydi. Önemli de değildi. Gözlerim ağa kondu. 

Ağ. Örmek. Emek. Çaba. Yaşam. İnsan. İlişkiler. Bağ. Duygular. Düşünceler.  Ağ.  Ağ...

Salondan gelen belli belirsiz televizyon sesi bu uyanma oyununu dağıttı. Odanın kapısını açtım. Anneannem gülümsemesi ve sıcacık sesi ile karşıladı. Bütün salona yayılmış çeşitli kumaş parçaları, iğne, iplik, makas arasından anneannem anlatmaya devam ediyordu. Olduğum yerden dinliyordum. Kendimi ne çok özlettiğimi iki cümlede bir yeniliyordu. Dinlenip dinlenemediğimi sordu. 'Bütün günahlarım affolmuş gibi anneanne.' desem en iyi o zaman anlardı. Dinine bağlı anneannem dalga geçtiğimi düşünür de üzülür diye 'Çok iyi dinlendim.' demekle yetindim. 

Hafızamız bunca sızı ile dolarken bedenlerimizi deliksiz ve günahsız uykulara bırakabiliyorsak çok şükür be anneanne, demek istedim. Kafesin içinde gibi yüreğime şefkati, kuşların sesini, senin dualarını ve derenin usul usul akışını hatırlatmak için geldim, demek istedim. Vazgeçtim, üzülmesin.

Sehpanın üstünde duran sürahiden bir bardak su doldurdum, anneannemin dikiş manzarasının kenarındaki koltuğa çöktüm. Hem anlatıyordu hem soruyordu hem kumaşları birbiri üstüne koyup son kontrolleri yapıyordu. Teyzem haftaya gelirmiş, haftaya da buradaysam onları da görürmüşüm, ne çok sevinirmiş. İşim nasıl gidiyormuş; arkadaşlarım, dostlarım iyiler miymiş; sağlığım yerinde miymiş ya? Gömleğin arkası ile önündeki çizgili kısımlar tam denk geleymiş, daha iyi görünürmüş. Gömleği de teyzeme dikiyormuş. 

İncecik beyaz bir sabun parçasına takıldı gözüm. Kumaşları çizmek için ama sonradan izi kalmasın diye sabunla çizerdi hep, hatırladım. Kesin dikişten önce atılan teyel, parçaları birbirine ilintilerdi. Bu seyrek dikiş sonucun belirleyicisiydi. Parçaları anlamlı bütünlük içine sokan dikişin güven adımıydı. 

Mutfaktan gelen taze çay kokusuna çekildim. Bir bardak kendime bir bardak anneanneme doldurdum. Ocağın yanındaki mutfağın camından balkon demirlerini gördüm. Örümcek ağı demek haksızlık olurdu, adeta dantel işlemişler. Bardakları alıp salona geri döndüm. 

- Anneanne, odanın köşesinde ve balkon demirlerinde örümcek ağları var. İstersen ben...

- Aa, yok yavrum. Kıyamam.

Çaylarımızdan birer yudum aldık. Kıyamadığımız bir şeylerin varlığını ve hayatımızda hüküm sürmesini, kıyamamanın şefkatini ne çok özlediğimi anladım. Anneannemin evreni kıyıldığımız ve kıydığımız bir yer değildi. 'Çay çok güzel olmuş.', dedim. Çay utancımı sindirmeye yetmedi. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

nefes ve öteki şeyler

  geçiş dönemlerinde, eylemin büyük önemi var. sadece aklımızla değil, bedenimizle de bu geçiş dönemine girmemiz, kendimize hayatı kolaylaşt...