Gözlerini açtı.
Ne görüyordum rüyamda?
Gözlerini kapattı. Kalan görüntüleri yokladı.
Patika bir yol, ormanın içinde ıslak, dökülmüş yapraklarla ve kırılmış dallarla dolu patika bir yol, yoldaki küçük su göletleri. Yolun sağında yer yer çalılar, çalıların ardı göz alabildiğine ağaçlar, çalılar yolun solunu seçmemiş. Kırılan ve yere gelişi güzel düşen dallar, zamanı geldiğinde düşmüş yapraklar. Soğuk ve ıslak bir hava, toprak kokusu.
Gözlerini açtı, rüyasına dair başka bir şey bulamadı. Uyuyakaldığı koltuktan kalktı, mutfağa doğru ayaklandı. Kahve gün ortası uykusundan sonra iyi gelirdi.
Makinanın kahve vermeye hazır olmasını beklerken sağ dirseğini dolabın kenarına dayadı, yüzünü avucunun içine aldı. Etrafı süzmeye başladığında apartman boşluğuna bakan küçük mutfak penceresinde yansıması ile karşılaştı. Patika yoldaki su göletlerinden birine doğru eğildiğinde çocukken ki yüzünü görmüştü. Rüya böyleydi. İşte sonra uyanmıştı.
Kahve makinasından 'dıt dıt' diye bir ses duyuldu, makina kahve vermeye hazırdı, tuşuna bastı, beklemeye devam etti. Kafasını apartman boşluğuna bakan küçük mutfak penceresine çevirdi, çocuk yüzünü düşündü. Yüzünün peşine anıları takıldı. Sanki bir albüme bakar gibi anılarından kareler beliriyordu. Makina verdiği sesle kahvenin hazır olduğunu uyardı. Sıcacık kahve dolu bardağını alıp salon penceresinin önünde gitti ve durdu.
Karşıdaki bina ile aramda kaç metre olabilir?
Çocuk gözleri salonun penceresinden bakınca ağaçları, ağaçların sunduğu türlü yeşili, ağaçların ardından başlayan gölü, gölü takip eden dağları görürdü. Tüm bunların üstünde özenle yerleştirilmiş bir taç gibi duran bulutları, bulutların yeryüzündeki gölgesini.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder