29 Nisan 2013 Pazartesi

sobe

geçmişten kopamıyorum
aynı şeylerin etrafında mıyım,bilmiyorum
ama olduramadığımı biliyorum.
şimdi 1 yılımı
belki biraz fazlasını istiyorum. 
versinler. 


sen mi yanlıştın
ben mi yanıldım.
beni mi şakaladın
seni mi kandırdım.
sana mı inanamadım 
bana mı kalamadım.
şaşırmıştım
sobelendin
oyunu oynayamadık. 

27 Nisan 2013 Cumartesi

kendiniz için yaptığınız şeyin adından daha önemliler
vardır;
kendisi.

25 Nisan 2013 Perşembe

benden geriye

bıkıyor zamanla insan. 
ya da aslında zor geliyor.
zor ve çekilmez.
gidesi gelmiyor da...
yıldızların kayışını kıskanıyorum, o günlerde. 

ayak bağı oluyor zamanla sahip olduğum her şey-yer-insan
ölesim geliyor da 
ölemiyorum.
ölülere özlem duyuyorum korkulara sarılarak.

dolunaydan gözlerimi alasım gelmiyor
içimdeki bir boşluğa benziyor.
bulutlar etrafımı sarıyor. 

kırmızı elbisem olsaydı diyorum
bir kaç anlamı olurdu benden geriye
sayamıyorum
benden geriye.






22 Nisan 2013 Pazartesi

Senin Mahallen Aşağıki Mahalle

Aşağı-yukarı, zengin-fakir, yerli-göçmen, siyah-beyaz, ve başka ayrımlara göre bölünmüş mahalleler arasında görülmez ve aşılmaz duvarlar vardır. Girmemize izin verilmeyen, içinde kendimizi rahat hissetmediğimiz, girmeye korktuğumuz, tenezzül etmediğimiz mahalleler az değildir. Mahalleden mahalleye geçişte pasaport kontrolü olmasa da , insanı insandan ayıran katı sosyoloji kuralları, görmediğimiz sınırların belirlediği hayatları yaşatır bize. İşin belki de en kötü yanı, başka türlüsünü hayal etmekte dahi zorlanmamızdır.

Sayfa 92- Hrant Dink Vakfı Yayınları- 2013 Dink Ajanda 

21 Nisan 2013 Pazar

duygu da sahtecilik

ah nasıl anlatayım, 
yüzyüzeyken konuşuruz 'un şarkılarında ilham aldım. 
ben yolu yarısında kaldım sandım. 
meğer,
düze çoktan varmış
düşüşü yapmış
yenisine hazırlanmışım 
da
farkımda olamamışım. 

sahtecilik duygulara da sıçramış
yoksa karışmazmışım.
aklıma kötü şeyler geliyor, 
adı değil ama tadı intikam gibi.

o, bir günü unutmamışsam
sende tadına bakarsın o gün nasılsan. 

üstü kalsın.


19 Nisan 2013 Cuma

zihnin duvarları

aynı çemberin içinde dönmekten başka bir şeye benzemiyor. bu da demek oluyor ki, her baktığımda aynı şeyleri görüyorum. 

doğru olan o çemberden çıkmak olabilir, 
yolu bilmek gerekir. 
bilinmeden bulunan yol 
anlamsızlaşabilir. 
anlamsızlaşan şeyler çoğaldıkça bir çember daha oluşturursunuz. bir duvar gibi zihninizde. 
bu da sizi zorlar. 

bu çırpındıkça batağa saplanmaya benzer. 

17 Nisan 2013 Çarşamba

bugün

sakinim bugün 
dün çok hatıralarla
yarın çok umutlu

*
ama 
bilinmez tarihler yazıyorum.
takvimim de kendime çok yer verip
kendimi bulamıyor.
zamana doyamıyor
sokakları bomboş bulmaktan korkuyorum.
yolun sonuna  çıkamıyorum.
yıldızlara bakamıyor
sana doyamıyorum.

birileriyle sohbetlere dalıp
kendimi kaybediyorum.
sözcükleri sayıp ona buna kafa yoruyorum.
sessizlikle boğulmaktan korkuyorum.
resme bakıp dalamıyorum.

içeme atamıyorum
dolmaktan yorgunum.
kahvemle keyfime doyamıyorum.
karanlıkta boğuluyorum.

bitmez bir cümle kurarken
unutuyorum.
unutulmaktan korkuyorum.
dolan bardaklar dökülmeyen yağmurları arıyorum.
biliyorum tek başınasın bensiz.
vurdumduymazlıklar yaratıp 
devam edemiyorum.

olumsuz cümlelere yer vermek istemiyorum.
kıyamıyorum zamana. 
oynuyorum.

 

vedalar ve merhabalar

aynı anda sayılamayacak kadar çok olay olur. onunla birlikte pek çok duygu hakim olur. belki bilmek isteriz ama bilemeyiz.

gözünü kapatmadığı sürece insan, mutlaka bir şeyler görür. aslında kapatmadığı gözü de değildir. insan tüm bunları nasıl görür? belki hisseder ya da başka bir şey der. 

gördüklerimiz hiç değişmez aslında.değişen sadece insalardır. bir bebek dünyaya gelir pek çok yerde olayı  farklı kılan anne- baba ve bebeğin tek oluşudur. pek kişi boşanır ama bir çift sadece bir kez boşanabilir. bir başka boşanmışlıkları bile aynı değildir. aynı kişiyle her öpüş aynı hissi vermez mesela. belki korkak, belki aşık, belki nefretle. sevebilir insan her kişiyi bir başka şekilde mutlaka. her kaybeden başka üzülür her kaybettiği kişi-bir şey için. her insana başka sarılır mısınız?

*
gördüm. bambaşkaydı ve hiçbiri bir diğeri gibi sonuçlanmadı.

değişirsiniz.kimileri adına  büyümek diyor. ben hala bilmiyorum neyin içinde olduğumu. ama sıkıntılı bir konu. 
dedim ya değişirsiniz.
ama sadece değişen siz olmayabilirsiniz.

düne ait her şey çok tuhaftır. sürekli düne ait olan şeyleri kurcaladığımdan biliyorum.  en çok da o duygulara bir kez daha sahip olamamak tuhaflaştırıyor.
bugün bambaşka,
yapmanız gerekenler sıralı zihninizde ama bazen ruhunuz buna ağır basıyor. durup ruhunuzu beklemek istiyorsunuz ama pek koşul sizi kovalıyor ve kaçmak zorundasınız. aslında 2 yaşamı sürdürmek deniyor buna benim dilimde. ruhlar ve bedenler ya da manevi ve maddi yaşam falan gibi. 

bir puzzle tamamlarken bir şey deprem gibi girmişse araya iyi hissettirmez. iyi hissetmemek 2 yaşamdaki her şeyi alt üst edebilir. ettiğinden biliyorum. sonra kafanız başka şeylerle dağılır belki, uğraşırsınız yani çünkü bir daha yapamamışsınızdır. zaman geçer. tüm bu olanlar çocukluğunuzun oyunuymuş gibi gülümsetir. bazen kendinize hayran kalabilirsiniz bile. öyle.

bir konuşma sırasında o puzzle ı görürsünüz ama tam. gözleriniz doluyorsa, ruhunuz huzur bulmuştur, değişen şeylerden. 





9 Nisan 2013 Salı

peki

kabulleniş.
tepki.
trip.
...

her 'peki' deyişim kabullenişimdir. zor olmadığına inansam da. çelişkiden uzak, içten söylenmiş bir tamam gibi. 

*
umulmaz bir günaydın gibi. hatırlanmaya defter defter bi şeyler.
merhaba, gün. 
anlamlı- anlamsız ama yetersizsin. her bitiremediklerin için tedirgin ve bir o kadar umursamazlıksın. yenilerinle gel, biraz da güneşle anlaşmalı ol. ama dolunayı arkana alma.bozuşuruz.

8 Nisan 2013 Pazartesi

yanmış keklerimle sevin beni

hep doğruyu bulmak zorunda değilim.
bulamam da zaten. 
yaranamam kimseye,
belki işe yaramam.
mükemmel kek yapmam ama yenilebilir kek yaparım. 
bazen çikolatalı bazen tarçınlı,cevizli, bazen havuçlu
bazen yakarım. 
tüm somutlardan yola çıkarak 
soyut  olan şeyleri anlamlandırıp tatmin olma belki arayış çabasına girer
çözümü bulurum.
ne denli çaresiz hissedip, lüzumsuz bulsamda yaparım ve kekleri yaşantıma benzetirim. 
kalkıp kek yapmışsam 
ve yanmaması için başında beklemişsem
büyük umutları bulmalıyım.
ama 
yanmış keklerim var, 
umutuzluklarım gibi
lüzumsuzluklarım gibi. 
pek çok şey gibi...
sevilmeyi beklemem
ama 
yanmış keklerimi de bilin,
o benim. 


merhaba, benim adım boş bırakılan sorular.

zaman geçtikçe unutulmaya mahkum kalanlar var olur hep. alışırız buna.bunu gerektirir zamanın kendisi. unuttukça yenileri gelir, yerleşir. bazen keyifli bazen umarsız ya da bir hissiyatla işte.gelirler-giderler ve unutulup hatırlananlarla devam eder.

gözümün önünde ama kapalı bir sandığı bir anda açmak gibidir, anımsamalar. nelerle karşılaşacağım belli değil gibi. gibi çünkü yitirilmiş hisler taşır. aslında öyle sanmışım. uzun zaman öncelerini hatırlayıp özlemle anmaktır aslında adı. ne söylemek mümkün ne susmak. duyamazsınız olup bitenleri.

hisler ikiye ayrılmaz ama hepsinde iyi hissedemez insan.işte bir zaman sonra iyi hissetirmeyenler de özlenirmiş. 

ne kadar zaman uzun zaman denir kestiremiyorum. ama uzak geliyor ya bir zamanlar, işte öyle bir uzun zaman bu. 

bilmek başka.bunu hissetmek-anlamak başka. 
*
kendini tanımlayamıyorsa, cevapsız kalır. yine kalmıştı. 
uzak bir zaman gibi geldi ama öyle yakındı.
dokunsa uzanırdı. 
sarılsa unuturdu.
bi an sustu.
duyamadı-konuşamadı
özlemeyi hep severdi, 
hatalarını da 
sadece özlemeyi değil.
boş bırakmış.
hata yapmış.  
inatmış.
ama unutamamış.
sevince öyle olurmuş.


5 Nisan 2013 Cuma

ne mi yapıcam?

ne çok ben olursanız. başkasını anlamaktan o kadar uzakta kalırsınız.kendi dünyanızda yalnız, başkalarıyla vakasınız. olmuyor mu?
olmaz. 
rengi yok, tadı yok, içi boş gibi. 
adı çok, tanımı yok. 
biraz konuştum, çok mu?
çok.
bir biçime girmek, bir şeyleri değiştirmek kolay gibi. 
sonrası olay, vazgeçisi zor. 
akıl erdirmesi zor. gelmiyor mu?
gelmez.
kapağı yok. saklanamaz, görülür.
telaffuzu zor. 
bir yerlere gitmek, sığınmak gibi. 
gidemedin mi?
gidilmez.
hep bir sebep yaratılır.sıkışmışlık var.
çıkışı yok.biliyor musun, neden?
bilinmez.

şefkate benzer,sevgiyi andırır.
sonrası şaka gibi kalır. 
adını buldun mu?
bulunmaz.
soruları var, cevapları yok. 
doğruluk payı hesaplanamaz.
yığın gibi. istemediğin gibi.
sevdin mi?
sevilmez.
oluru çok gibi.birileri inanır, birileri inanmaz.
satılmaz, atılmaz.
ederi sorulsa,bilinmez.
değer mi?
değmez.

olmazsa
çoksa
gelmezse
gidilmezse
bilinmezse
bulunmazsa
sevilmezse
değmezse 

n'apıcam ?







4 Nisan 2013 Perşembe

o ve sen

hehe. komik gibi bir şey oluyor. ama üzülmeyi başarıyorsun önce. aradan zaman geçiyor, aslında geçen sen oluyorsun. yani fikirlerin, yani düşüncelerin, özünde hislerin.geçiveriyor, puufff. 
önceki ağlamaklı gibi haller, zamanla( gün-hafta-ay-yıl) gülmeli şeyler olarak kalıyor. işte o zaman geçmiş oluyor.
*

hangi parçaları birleştirdiğini bilmezsin bile bazen, yettiği kadar önemi yoktur. umursamadıkların falan. ya kıyamadıkların. başlamadıkların, yarım bıraktıkların.işte hepsi hepsi ve daha fazlası. 

peki
o, senin için hangisiydi.
ve

sen, hangisi oldun.

aslı'ya


boz-yap

daima olabilir sanıp yap-boz gibi davranamazsın.
her zaman bozup yapamazsın. 
hiç yapamadığın da olur.
bozmaya kıyamadığında.
bazen de
yarım bırakırsın.

çıkar

kaptan yorulmuş, ben takılıyorum dümende. 
kendinden neyi çıkarsa yine kendi kalır insan. çıkarmalı değil mi ? 
belki bir çıkarılacaklar listesi de oluşturmalı zaman içinde. belki baharda şortları, yazın bikinileri de görünmeyen yerlerden çıkarmalı. sevdiklerini belki daha bi özen içinde koymalı rafa-bi yere. bir şeyler de katmalı insan hayatına. bir dolaba daha ihtiyacı olabilir insanın zamanla, olması gerekmeyenleri atmadıysa. ilişkilerinin de bi rüyasına yatsa. çıkarılacak listesine eklenmesinden ziyade kendisi bir çıkarın dışına çıkmamış ilişkiler sınıfını da zihnine yazmalı. o zaman intikam listesi gibi bir şey koyar adını. bir liste daha çıkar. çıkarlardan.
her kaptanın bir haritası olmalı. gideceği yeri bilmesinden önce gitmek istediğini seçmesi için.
sonra karaya çıkar. 

2 Nisan 2013 Salı

nedeni

'neden?' diyorlar çoğu zaman. n-e-d-e-n. var mı her şeyin bir nedeni, yok mu? 

'neden çabalıyorum hala?' da diyor. kim kazanmış ki mücadeleyi. ama ısrarla zorluyor sınırları.hangi sınırları? ayağı zaten kenarlarda, yürüyor. hangi cesaretten bahsediyor. 

bir kez atlayamazsa insan bir daha asla yapamazmış diye biliyor. öyle söylemişti birileri zamanında ona. hala aynı yerde dolanıyor. zaman zaman mutsuzluğundan bile keyif alırdı, şimdi iki seçeneği var. birisinin ihtimali yok görünüyor.

hem yorgun, bulamıyor. hem o otobüse yetişmek zorunda. 

aranacak ne çok sevdiği olur ya da yoktur. 

'eğer kafanın içinde her şeyi kemiren ve devam derse bitirebileceğini bildiğin bir şey varsa dayanılmaz' diyor. 

hiç bir yer güvenli değil, sığamıyor. insanlardan da nefret ediyor. hep ediyordu ama bazen iyi yalan söyleyebildiğinden kurtarıyor. odaya biri giriyor,daha önce tanışmamıştı. öfkesinin yoğunluğu korkusunu azalttığından üstüne yürüyor. kolu kesiliyor, zaten rüyaları alıştırmıştı onu bu dehşet hallere sızını hissetmesine vakit bırakmadan karşılık veriyor. 

en sevdiği kitapları vardı, yalnızlık var olabilirdi kimsesizlikte ama kitapları başkaydı yaşadığı süre boyunca. kan onlara da sıçramış, üzülmüyor bile, çok şeyi değiştirecekler dendiğinde ona çok kızmıştı, şimdi savunmasız.hiç konuşmadan tanımadığı o insanla savaştı.yüzünün sol yanındaki kesikten sonra kafasını duvara çarptı.

kimse yoktu.  

uyandığında işini bitiremediğinden pişmanlık duydu.







nefes ve öteki şeyler

  geçiş dönemlerinde, eylemin büyük önemi var. sadece aklımızla değil, bedenimizle de bu geçiş dönemine girmemiz, kendimize hayatı kolaylaşt...