30 Ocak 2013 Çarşamba

uyanık kal

sakin bir insan olduğumu söylerken nasıl da buna şaşırdığımı bilmezler...

mesela 1 ay boyunca sınav olmuşsanız, hocalarınız bütünlemelerin günü dahi final notunuzu açıklamamışsa... bunu bir hayal edin. böyle bir düzenin içindeyim ve yalnız olmadığım çok kesin.
ve anca hocanın arkasından küfür edebilelim. çünkü kimse bizi götüne bile takmıyor olsun.

can dostum bölümdaşlarımın ve benim gibi üni. okuyan pek çok arkadaşım belki, girmediği sınavdan 60 aldığı görülmüşse ve ben bir dönemi 1.80 değil ama 1.79 ortalamam olduğu için kalmışsam ve hatta bunun sorumlusu vizemi finalle birlikte okuyan hocam olmuşsa... oldu.

tv izlerken, birini dinlerken, zamanın içinden geçerken bi taraftan ezen bir taraftan yükselen birileri varsa  'insan' ve 'daha insan' kavramları ortaya çıkmışsa mutlaka bir ezilen görmeye muhtaç gözler olmak, zorunluluğu yaratılmış demektir. hiçte sakin değilim.

bugün kaç kişi toplu taşıma araçlarında tacize uğradı acaba?
kaç kadın şiddete maruz kaldı?
kaç çocuk sokakta çalıştırıldı?
kaç hayvan sadece insanların doyumsuzluğu yüzünden binler halinde öldürüldü?
kaç insan daha adaletsizlikle yargılandı-karşılandı?
kaç insan ırkı-dini-dili-rengi yüzünden hakarete uğradı?
kaç insan işten çıkarıldı?
haberleri okuyanınız var mı?
kaç hane yoksul?
kimler ağladı bugün? 
kimler sevişti?
kimler mutlu? 
tüm bunları kimler konuştu?
peki ya tepki göstereniniz ?

çok sıradan 'daha çok uyu halk' falan filan. hadi bi siktirin ordan ya. hala dinlemeyi bilmeyen insanların ahkam kesme çabaları mesela... 

kapitalizmin sevgili beyleri ve onların sefil köylüleri... neler neler daha neler. mesela onlara 'daha insan' ve 'insan' da diyebiliriz.

genç olarak 'güvenilmeyen' , 'aklı hava da' , 'dinsiz' sıfatları takanları da biliyorum, bi konuşsak (ki dinlemeyi bilmeyenlerle) kendinden utanacak insanlarsınız. bunu da onlar bilsin.

öf,içim daraldı.

kullanıldığınızı hissediyorsunuz belki. çok doğru. 
şimdi iyi geceler.



25 Ocak 2013 Cuma

rüzgar

zaman, rüzgardan başka hiç bir şeye benzemiyor. bir anda her şey ne de çok çabuk değişiyor. tüh. 

sonsuz olan sadece değişim. değişir zaman, değişir insan, değişir dünya. dünya konusunda sıkıntılarımız çok. başka taraftan çekenler çok. değer bilen-değer verenleri görmek istiyorum bugün. gerisi değil umurumda.

iliştirilmiş bir kaç not takıldı gözüme, bak yine değişti ruh halim.
mevsimini de anlaştırmayan günler yaşıyoruz zaten...
bana bi kahve!


23 Ocak 2013 Çarşamba

salıncak


her şarkı bir penceredir aslında...
*
çocukluğum, kışları zeytin ağaçlarının arasında yazları göl kenarında geçerdi. her yaz hasretle göle girilecek havaların gelmesini kardeşimle birlikte beklerdik. dört gözle. 

göl kenarında, sudan çıkınca bir karpuz dilimi yemek gibisi yoktu. bir de en az onun kadar unutulmaz hayaller kurduğum salıncak. 

zamanla sular kuraklıktan çekiliyordu ve sular çekildikçe ağaçlar suyun içinde kalıyordu. annem de benim için  o ağaçların dalına salıncak kuruyordu. parmak uçlarım suya değerek salıncakta sallanmak gibisi yoktu. hayallerimin huzuru da... 
hangi pencereyi açsam manzarası başka, duygusu başka... bugün de bu çıktı bahtıma. bir anımsamak önemli hayatta bir de belki onun kadar anımsatan. tişikkirler sipirmin.

21 Ocak 2013 Pazartesi

düşünce yorgunu

ne uyumak iyi gelir zamana ne de gezip dolaşmak kendine getirir insanı. düşünce, yorgunluğun sızıdır. kalır bir süre, çıkmaz insanın zihninde.

18 Ocak 2013 Cuma

sokak kedisi

kedileri sevin...
*
eve tıkılmaktan kendimi alamıyor yine kendimi eve tıkıyorum, çelişkilerim var demek ki.anlatmak bir ihtiyaç olduğu kadar dinlemekte, özlenmişse eğer. iyi bir huzur için çokça düşünmektense düşünmeden kendimi dışarı savurmak en iyisi olabiliyor, dün oldu. biraz da tıkıldığım hayatımda kedilere yer verdim. hem plansızca gerçekleştirdiğim eylemlerin tadı tam bir tarçınlı keki anımsatıyor.

2 top dondurma, anlamından taşabilir moda da a. ile yenmişse eğer. 

yürümek güzeldir, her ne kadar moda'nın içine sıçmış olsalar da.alt üst etmişler çimen alanları, artık çay bahçesi mi yaparlar n'aparlar. ama sevimsiz ama gereksiz, bu bir gerçek. gidin ve üzülün belki tepki göstermek mümkün olabilir,birlikte. neyse diyeceğim oydu ki, kışın bulunacak güzel, gökyüzünün yorgun halinde kendime de özlemimi anımsayarak... başlamak sonunu belirlemiyor elbet. 

insanlar, sevgisiz yaşayamazlar.sevelim- sevilelim. kediler de öyle.  4-5 metre mesafe bırakarak dizilmiş farklı renkte, yaşta, cinsiyette kediler. cinsiyetleri konusunda  net değilim ama öyledir bence. biz de sevgiden söz ediyorduk, biri de geldi oturdu kucağıma. sokak kedisi. 

yağmur çiseleyince de güzel hava, uzun sohbetlerin arasında. aslında insan en çok kendini özler hayatta. aynalara bakmak zor elbet. ayna olabilmek hatta. ama en güzeli 2 top dondurmanın yanında a. lı kahkaha. 

16 Ocak 2013 Çarşamba

yitik

akşam yemeğimi bitiremedim yine zaten et yemiyorum ne zamandır. bir video izledim kapitalist sisteme bir kez daha sövdüm, boğulan insanlarına da, Taylor'a, hayvan hakları diye yeterince susuşumuza... biraz güldüm, halime yine uyuyamayıp sabaha dek, uyanamadığım günlerden herhangi biriydi, hayal kurdum, hava güneşli olsa yeterdi. evde günaydın sesi duymak güzel. 

hava soğukmuş, üşüyen yüzümü ellerim arasına almayı sevdim hep ama duvara dalmaktan korkuyorum da. Nazım H. geldi yine aklıma, n'apayım. bir ince belli bardağın sıcaklığı güzeldi ve adamın çayı yine bayat, neyse buna bi gülümsedim. alışıyor insan, inan.

her şey ne de olağan gibi.. 

misafirler her zaman sevindirir mi?  beklenmedik cümleler şaşırtır da insanı. yalpaladım, kusura bakma. önemsemek zor biraz. zorlandım bu yüzden. 

beklerken ve de gitmişken birer kıta yazılmış şiirden farkın yok. bütünsün. ama eksik. ama kırıcı. 

'ben pek bilemem bu işleri, sen...' cümleyi tamamlar mısın? 


pardon

zamansızlık benim de elimi kesti.
sözlerim bitti çünkü anlatamadım.
sevgilerim çoğaldı
saklayamadım.
yanlış şeyler değildi 
yanlışlıkla söyledim.
doğrularım varken zamanı bulamadım. son çıkışı geçirmiştim.
söylemedim-söyleyemedim.
bir hissedişti, şişeye sığdıramadım.
ne içebildim ne de sarhoştu gece.
kimseler yoktu, ben vardım; olmadı
şimdi
ben yokum, kimse yok. olmuyor. 

*
her gidiş ve geliş...
kendimsiz kalışım-mış. duvarlara sığmadım. aynalarda görünmedim. 
yine söylemedim, üzülmesin anılar. ben yanılmadım. 
pardon, bunları da yanlışlıkla söylemişim.


balon

hayat, adeta bir intikammışcasına bayattır. 
*
sorularım oldu, 'kuşlar nasıl uçar?' dı. istediğim gibi koşmak sokaklarda, kuşumun mezarı üzüldüğümde en çok gittiğim yerdi. bebeklerimin kıymetle saçını tarar, bez bebekler yapardım. tostçu amcanın üzeri salçalı tostu dünyanın en güzel tatlarındandı,annemin yemeklerinden sonra. tulumbadaki sudan su çekerken ıslanmak en güzeliydi.uyumadan önceki hayallerim... sevdiğimde umarsızca söylemek, istediğimde boynuna sarılabilmek ve çoğu zaman yersiz ağlamalarla dolu olan anılar neden sadece çocukluğa aitti. 

öyleyse çocukluğumu özledim, herhangi bir yerde kıvrılıp uyumak geliyor içimden, sessizce ağlamak, kırmızı pabuçlarımla uyumak, savunmasız olmak, güvenmek istiyorum kurduğum hayallere güvenmek gibi, annemin masal anlatması gibi masallar dinlemek istiyorum. çok konuşurken utanmayı unutmak istiyorum, şımarıp su çukurlarının içine atlamak... 

 bana masallar anlat Elf, uçan balonumu havaya salıyorum.

15 Ocak 2013 Salı

adam

bana
bir şeyler oldu.
sanki dünya durdu,ay kayboldu.
ben bittim, sözüm çoğaldı.
bana bir şeyler oldu. 
bir hal var üstümde sen hep derdin
'sorulan soruların cevabını vermezsin' diye
sözün bitti,sen bittin, etin bitti.
insanlar yaşadıklarıyla yorgundu
daha fazla konuşma, bana bir şeyler oldu.
sende de hal var nicedir,şimdi bir ölüm vaktidir. 
ayım düşmüş, raflarım tozu, kalemim kırık, camlarda buğu.
mektubuna bana yer ver, bana bir şeyler oldu.
saçın kesik, yüzün kırışmış, sanki fincana gözlerin düşmüş. 
ne kitapları bıraktın ne notları
bir kaç parmaklık ve beyaz saçların...
sana da bir şeyler olmuş.
sakın özleme, bekleme ve ses etme. 
ağla ki ruhun yıkansın, gökyüzüne bak da özgürlüğün utansın.
çocukluğumdaki renkleri çalan , kahramanı kaçıran,sevgiyi unutmuş adam
sana bir şey...



14 Ocak 2013 Pazartesi

susma çocuk

ben yalan söyledim. çok önemliydi. şimdi affedilmeyi beklemiyorum. ama tüm çocuklar, belki beni duyarsınız. ben anlaşılmayı da tercih etmedim ama annem bana kızmasın n'olur. çok üzülür biliyorum. arkadaşlarım, onlar severdi. bilmezlerdi, çünkü bazen iş görürdü çocukluğum; futbol ve saklambaçta.

sorularım eksik kaldı, tutarsız olmadım ama zan altıda kaldım. en çokta kar yağdığında. hele de zamanlardan geceyse. biter sanmıştım ama yanılmışım. zaten sanmıştım da...

tıpkı, çocukluğum dedim anıları yaşamış olduğumu sandıklarım gibi. 

önce kendimden başlamalıyım özür dilemeye, sevebilmek için ruhumu.çocuk ruhumu ve zamansız çocuksu sorularımı. sorunlarım da başkaydı. maketten yaptığım bahçeli evler, üşüyen çocuklara yetmiyordu. kardeşimde kuşların yuvalarını bozuyordu. civcivimi doktor eldiveniyle muayne ettim ama hastalığını bulamayıp, hangi ninniyi söylemem gerektiğini bilmiyordum. kuşlarım zamansız çokça yumurtlamışlardı,yuvaya sığmayacaklarını kayırıyordum...

sorularım eksikti sadece. şimdi sorsam olur mu geçmişi? ama sormazsam saklandığım yerden çıkamam ki

12 Ocak 2013 Cumartesi

anlatırken, severken, giderken, çocukken... hayat, mektuplarla doludur aslında. çoğu zaman kendinize yazmayı unuttuğunuz mektuplarla.

11 Ocak 2013 Cuma



Çeneni avuçlarının içine alıpNazim Hikmet Ran Köşesi


duvara dalıp


kalma!.

Çeneni avuçlarının içine alma!.

N. Hikmet


10 Ocak 2013 Perşembe

gördünüz mü hiç balığın gö..

herkesin kendi bir çizgisi var muhakkak. tutturulmuş, henüz bulunamamış, hep başın da... falan filan. 
*
ne zaman sevgisiz kalsa ve susamış. döker içini. kendi istediği için. sabredişler sıralar, geçmiş zamanına. sabredişleri, henüz sevgisizliği hissedememişliği ile eş. sonsuz zaman dilimleri yok, ilgisiz zaman dilimleri bitmiş. zamanında yaşanmışları hatırlatır, korkak adi bir yürek gibi. çünkü nefes almadığı duvarlarında, kendi yarattığı sonra sıkışıp kaldığı duvarlarının arasında adeta bir böcek. böcekleri sevmediğimden değil. adeta küçülmüş, yetim ve  muhtaçlığı ile böcek. 

zaman, bir su gibi akarken. geçenlere ardına alıp yaşarsan. koştuğunda şelaleye, balıklar çoktan sana götünü dönmüş olacaklar. 

9 Ocak 2013 Çarşamba

öyle bir zamandayım ki insansızım ama insanlarla. kendimsiz kalmışım. bir kedisiz kalmaktan çok başka...
Elf'i gören var mı, duyan da mı yok.
çocukluğumu özledim, sabaha uyandığımda her günün başlangıç olduğunu hissetmeyi, günlerin devamsızlığını bilmeyi. 
Tanrı'ya dua ettim
Elf'i bana getirin. beni Elf'e götürün.

8 Ocak 2013 Salı

Elf

hasretle öperim...
'hasretle öperim' hasreti taşır için de.
*
ve sen,Elf. beni bilmeyeceksin. bense sanıyorum. belki bir rüya görüyorum.sen gelmeyeceksin, ben zaten bir göçebeyim. öyle işte. ama şunu bilmeni isterim.

hasretle öperim.



6 Ocak 2013 Pazar

seni yazamıyorum,sana yazamam

seni yazamıyorum, sana da yazamam. düşündükçe bulunmuyor, bulduğunda insan düşünmüyor. 
*
pek çok çiçek bildim hayatımda ama seninle anlam kazananlar kaldı aklımda. sen güvenmeyi istedin, bunu söylediğinde bozulabilecek büyüler gelmezdi aklına. ruhun bir çocuğun avuçlarında kalsa da zaman iteledi ve adım atmak kaldı payına. ben en çok senin zamanı doldurduğun kutularının zor açılır, bir açılır anlarını  sevdim. umursamaz tavırlarının yanında. 

sen, kafadaki sikerler edasını yüreklere kazıtmış insan, duygulandığında ne yapacağını bilmez hırçın hatun, uykularımın en tatlı anı, ağlarken beni tokatlayabilecek insan, zamanın büyük kazancısın.

bir şeyi yazmak, onu hissettirmekten daha zor. ama biliyorum ki sarıldığımda anlarsın... 

en çetin ceviz aşkuş'a


5 Ocak 2013 Cumartesi

ben alışamam

gidiyorum dediğinde belki gittiğinde... okurken,dinlersen, hissederken göğsümün üzerine çöken o acıyı duymayı hiç istemezdim. 

kimisi zamana yarar bunu, kimisi bir anda kesip atar ipleri, kimisi sadece gitmiştir. fark etmez bana bunun çeşitliliği vermiş olduğu acıyı duyumsuyorum.

*
en çok anlatamadıklarım, konuşmadıklarım için üzülmüş olabilirim şimdi olduğu gibi fütursuzca kelimeleri sıralayamamaktan muzdaribim. 

önceden düşünmüş olmasaydım,hissetmiş olmasaydım, görmüş olmasaydım. mutlu olabilirdim. gereksizliklerimde oldu benim. neyse insan işte deyip geçin. öylesi alışılmış, öylesi kolay, öylesi umursamazlık çünkü. 


2 Ocak 2013 Çarşamba

...
ne olduğunu anlamamın rüzgarlı bir güne isabeti hiçte tesadüf değil. o cümlenin defalarca tekrarı zehir gibi bedenime yayıldığında.  kimi zaman, zamanı yanlış seçtiğime ne kadar eminim.

öyle tırı vırı şeyler gibi görünse de ya kitap okurken ya da müzik dinlerken adımlarımı attım ben. ve ben hep kendime isyanımdan kaybettim...

neyse, her neyse işte.
bunları bilmek mutlak bir kazanç. yetiyor bana. çünkü yolun sonunu değil, o yolda yürümek için düşündüm ben.

nefes ve öteki şeyler

  geçiş dönemlerinde, eylemin büyük önemi var. sadece aklımızla değil, bedenimizle de bu geçiş dönemine girmemiz, kendimize hayatı kolaylaşt...