31 Aralık 2012 Pazartesi

'bana bir masal anlat baba'

insan-cık-lar

insanlar...
benim için ne zaman bu kadar önemli oldular. güldüklerinde, söz verdiklerinde, siktir olup gittiklerinde, yemek yaptığımızda, ıslandığımızda, kahve içtiğimizde, gittiğimde, ağladıklarında mı ?


insanları sevmek- insanlardan nefret etmek vardı. hala her ikisi de var. belki ben en çok dürüst olanı sevdim, yalan söylemiş olanlar da vardı sevdiklerim arasında. güvendiklerimi de sevdim, güvenmek istediklerimi de, ne sevebildiğim ne de nefret edebildiğim de var. insanlar.

zaman zaman soğuk yemeklerin, koşmanın.. kimi zaman sevenin gülümsemenin. duygularıyla kontrolsüz mantıklarıyla mutsuz insanlar. bir tarafınızdan mutlaka sevdi sizi. ve bir tarafınızdan tiksindim. en çok olduğunuz gibi görünmeyen yanlarınızı seçtim.

bazen insanlar bir kelebeğin omuzunda heyecanlı, bir çiçeğin yaprağında beklerken, bir yolun ortasında çaresiz, gün batımında tek başına, kahvesiyle mutlular.

insanlar...
söylediklerimden çok, söyleyemediklerimden az insanlar. en çok kendinizi boşlukta aşağıya bırakırken güzelsiniz. çünkü o zaman anlatmaya yetmezsiniz.

duygu

konuş-ama-mak

bazı kitaplar yazanlardan zaman zaman bahseder. bi yerlerde yer etmesini mümküm kıldım-kılıyorum-kılacağım. 

en önemlisi konuşanın önemini konuşmaktı. yer etmiş. ama zamanla konuşamadığım insanları yaratmış olduğumu anladım. bunu anlamak böylesine düz ve basit değil. zor zor zor. bunu yaratan sadece ben değilim!

kimisiyle söyleşmek palavra. kimisiyle bunun ihtimalini yaratabilmek. ve yol, taşlı. belki bitiş. 

hoş bir günde hoşça kal.

duygu

22 Aralık 2012 Cumartesi

-anne peki ben neden mutsuzum? dedi

aylarca en sevdiklerinizden ayrı kalmışsanız ancak o zaman... sadece anlamaya çalışabilirdiniz.
-anne peki ben neden mutsuzum? dedi

en çok annesini sevmiş olabilir belki .annesi onu duymuyordu. uzun zamandan beri o, hep bunu yapıyor, kendisiyle konuşuyordu. cıvıl cıvıldı. ama o kendisi için tam bir mutsuzdu.
*
bir gün sadece en kıymetli olan kalemini, müzik kutusunu, mor kapaklı defterini alıp gitti. uzak, çok uzak bir yerlere.anlattı sonra neler oldu.  hiç ağlamak istememiş, ağlamamış. arkadaşları olmuş. çiçekler ve karınca. onları sevmiş. hem de çok. sonra en sevdikleri onlar oluverince onlardan da ayrılmak gerekirmiş. çünkü sevdikçe, üzülüp mutsuz oluyormuş.
*
başka bir şey düşüneceğine söz verdi. bi yerlerde hep en sevdikleri oluyordu o da üzülüyordu. sevdikleri olduğu için değil. hemencik  ağlayası geliyordu. ama onu komik bulanlar vardı.o solan çiçekler için de üzülebilirdi. bu yüzden balık beslememeye karar verdi çünkü ölünce n'apsın bilemezdi.

şimdi uzun bir yürüyüş yapmaya karar verdi. yürürken, canı ne isterse onu yapcak. başka bir şey söylemedi çünkü 'yol yeterince uzun ve tüm kararlara yeter.' dedi




21 Aralık 2012 Cuma

çoğu zaman başladığım cümlenin nereye gideceğini bilmiyorum. öyle şeyler görüyor ki gözüm ve öyle şeyler duyuyorum ki...  hangisinden çıksam yola sona varamıyorum. öyle zamanlar da  bana bi şeyler oluyor! http://www.youtube.com/watch?NR=1&v=_Y5Hk4T4GzY&feature=endscreen

20 Aralık 2012 Perşembe

özledim de yazdım

zamanla sesine hasret insanlar yarattım farkında olmadan.  yani öyle ki; bunun farkında bile olamadım...
*
uzun yılar gerekmez bazen çok şey için. ama bizim uzun yıllarımız da var, bahsedeceklerimiz arasında. konu lise yıllarındaki kopya tatikleri, dert bağladığımız günlerin akşamki apartman boşluğundaki balkon sohbetleri ya da  3-4 aylık yaşam iyileştirme politikaları yazmamız olabilir. şimdi daha çok özlemler sıralanıyor ardı ardına.
hayırsızın teki olduğu günlerin geçeceğini biliyordum. belki sabredebiliyor olmam da değerli kılanlardan biri. çünkü her şeye rağmen, hiç bir zaman incitmemiştik birbirimizi. ya da hatırlamayacağım kadar önemsiz kalabilmiş, kırgınlıklar bile.
hemen anlamını koyamıyorum bazı zamanların, mesela telefonu kapattıktan sonra daha iyi anlayabiliyorum. ne çok özlemişim seni.
şimdi buluşmamız planlar da olan şu soğuk günlerde, bol şans ikimiz için de.
zorla doğum günü pastası aldırabileceğim tek insan'a.

17 Aralık 2012 Pazartesi

değnek

telefonumu bırakıp bırakıp geziyorum. 5 dakikalık mesafelerle başlangıç.
hani alışkanlıklar falan. tırı vırı işler. yokuşa yokuşa gidişler.

15 Aralık 2012 Cumartesi

aysel

ahh! Ne gitmesin istenen Ayseller vardı belki. 20 yıl öncesi diye başlanan cümleleri elinizi  avuçlarınızın arasına alıp dinleyin.
...
Aykırı bir yolcuyum dünya geniş, 

Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki. 
Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş. 
Sakın başka bir şey getirme aklına. 
Aysel git başımdan...
balıkların diğer balıklara çarpmadan  yüze bildiklerini, kuşların diğer kuşlara çarpmadan uçabildiklerini biliyorken insanların bunu çarpışmasız başaramadıklarını çöze...

13 Aralık 2012 Perşembe

dün

zamanın nasıl geçtiğini bi trafikte kaldığımda bir de yoğun ünün ardında çantamın içindekileri boşaltırken en iyi fark edebiliyorum. o zaman, o andan geride kalanların hepsine 'dün ' de diyorum.
dün...
insanlar hep insanlara deneyimletti- öğretti.nasıl olduğu önemli de bu biraz buruk oldu.
neyse, geçmişin tamamına dün demeyi- diyebilmeyi ben tam  bir yıl önce öğrendim.

kurabiye

ben çocukken...
ben çocukken annemin kurabiye yaptığını görünce hemen koşar, boyumdan uzun mutfak önlüğünü giyer hemen elimi yüzümü una bulardım. Eğleniyordum, seviyordum. seviyorum da.
Yuvarlak, kalp ya da çiçek gibi hiç olamamış kurabiyelerim vardı benim. Fırından çıkması için can attığım. Onlar müthiş özgüvendi. Şekerinin ölçüsünü benim ayarladığım kurabiyeleri annemle babam yerdi. Tadının kötü olduğunu ben de biliyordum. Ama onlar öyle demiyorlardı.
***
şimdi kurabiye yapabiliyorum. hatta hiç yapamadığım yumurtasız un kurabiyelerini bile. Zaman çok değiştiriyor. Ve ben annemi çok özlüyorum.

nefes ve öteki şeyler

  geçiş dönemlerinde, eylemin büyük önemi var. sadece aklımızla değil, bedenimizle de bu geçiş dönemine girmemiz, kendimize hayatı kolaylaşt...