31 Mart 2013 Pazar

olumlu/ölümlü

'ikiye ayrılan şeyler' yaşarız. pek çok tanesi ya olumlu ya ölümlüdür. 2 seçenek vardır ancak imkanlar birini zorunda bırakır. adete bir küp olursunuz içinden dışarıya kıvılcımlar saçan.
*
güç benim değilse karar benim değilse hata hep mi benim? hiç mi saygısız değil bencil gezenler, mektubunda buna yer verenler. öyleyse neden benim olmayan şeylere karşı bir savaşım içimdeyim. 

bazen en çok sevilen şeyler bile kırılınca berbattır. hayat, zaten yeterinden fazlasıyla acı kahve tadında. bari kahve, böyle bir şeyle hatırlanmasaydı. neyse. 

ya ben kime ne söyleyeyim ki. iki seçeneğim vardı biri hiç olmadı. 


28 Mart 2013 Perşembe

büyü

büyümek mi?
büyüyen 
büyürsem ne değişir?
tüm bu olanlarla 
korkularla
kıskançlıkla
olduklarımla
saçımla...
ya büyürsem.
büyüyünce değişiyordu ya, 
kim büyüten?
büyüyen bana ait olanlar mı acaba.
istenilmeyenlere karşı büyüme mi enjekte ediyorlar 
ya da 
bir cevap bulma zorunluluğuna 
büyümeyi mi yakıştırmışız?




bir şey yapmak,
sadece kendim için.
kendimden geriye kalanlarla
ve 
kendimce.
bir- şey.

19 Mart 2013 Salı

söylenmişler

söylenmişleri yeni bir biçimde söylemek ona yakışmış. herkesin var bir masalı farklı biçimde. bir de masal var herkes içinde. 

HERKESİN MASALI*

Bir benzeri yok sanıyorduk
Oysa yaşarken dili geçmiş
Daha sonra mişli
Ve her saniye daha çok miş
Bitmeyen bir masaldır bu
Bir varmış bir yokmuş

*Aziz Nesin- Taksim 13 Kasım 1981

Ağrı Dağı Türkiye/Ararat Masis Ermenistan

madalyanın iki yüzünü de göremeyeceğimiz hep dile gelir. ama bazen bildiklerimizin dışına çıkmakta gerekir. çünkü gerçek, hiç bir zaman bir bakış açısında gizli değildir. ben biliyorum iki tarafını da görebileceğimiz bir madalya;

DAĞIN İKİ YÜZÜ*
Sevdiklerimize farklı lakaplarla sesleniriz, sevgimizin özel mührü gibi olur o hitap.Aynı dağı farklı isimlerle seven iki halkı gibi.Aynı dağda farklı dünyalar gören iki komşu.Ağrı Dağı Türkiye'de bir heybettir; Ararat-Masis Ermenistan'da bir nimet. Türkiye'de kimse Ağrı'ya anlamlar yüklemez; çünkü zaten buradadır. Ermenistan'da ise Ararat- Masis simgedir.Dünyaya dağılmadan önceki son birliğin, artık var olmayan bir yok- ülkenin tanığıdır.Hüzünlü bir hasrettir. Arada bir aklına eserse sislerin arasından yüzünü gösterir. Dağın iki yüzünü bilen sınır, kapalılığından utanır.

*Sayfa 36 Hrank Dink Vakfı Yayınları-2013 Dink Ajanda

şıpsevdi'lere

durağan günler ve hiç bitmeyen ama yapılması gereken işlerle geçerken zaman aslında 
şıp diye oluverir, her şey. yakalayabilene.


15 Mart 2013 Cuma

aynalar

bazen olmazmış.
bir bakmışsın aynaya boyun uzamış. kısaltabilir misin?  -hayır.
insan boyunun uzamasına mı alışıyor yani beklentiyle yaşıyor. hımm. o bir süreç. e değişim işte. olmasa olmazdı. demek olanı da var olmayanı da. ama biz uzamak zorunluluğu taşıyanlardan olmuşuz.

aynaya baktım. ama göremedim.çünkü bu görünen bir şey değilmiş. yani öyle olduğunu sandım. 

istedikçe bir şeyleri yapmak olağanüstü mükemmel. tıpkı bir çocuğun hayata şaşkınlığı gibi özel bir güzellik. ama yapmış olduktan sonra isteyip istemediğini sormak başka. çok başka. çünkü unutuyor insan bi anda. nasılsı, nasıl oldu, ya sonrası ? öyle bir çeşit değişimler işte. 

güzel güzel çok güzel de. sözlüğü değişti n'apsın, bilemedi. en baştan değil, daha zor olanı, bildiklerini de değiştirerek.

uyku tutmamış. ama buna alışmıştı

yas
yaş
yaz
Evet, olabilir.Her şey olabilir.
Bir insan, sadece görmek istediğini görür.Boşunadır çaba.
Ve bilemez bir başkası o olamadan, ondakilerin kıymetini. Ve olamaz hiç bir zaman karşısındaki.

14 Mart 2013 Perşembe

susuş bir buluş

...
karanlık yeni çökmüştü. sokak dar değildi ama sığamıyordu. gözleri sadece 5 metrede bir karşılaştığı ağaçların köklerine takılıyordu. bitkileri severdi, şimdi bu yeterince önemsizdi. çıt çıkarsa biri sesini yükseltecekmiş gibi cebinde duran elinin değdiği paraları sıkı sıkı tutuyordu.bu yüzden elleri terlemişti. hava da tam onun sevmediği gibiydi. rüzgarlı ama terleten. ama bu onu ruh halinden daha çok zorlayamazdı. rüzgarı severdi, önemi yoktu. yürüdü öylece. usul, rahat ve güvensiz. tanıdık gelince koku, kaldırıp başını derin bi nefes aldı. bu koku hep onu hatırlatırdı, yine başardı. sonra ağaç köklerine doğru geri döndü. küfretti ama içinden. bir de insanlarla uğraşamazdı. bekletmesi umurunda değilmiş gibi sağa döndü. 

*
insan bilmediği hissiyatlar üzerinde ne çok tanımlama yapabilirdi. ama olasılığını bilmezdi. bu yüzden tüm bunlar yersizdi onun için. yeşile baktıkça gözünü alıyor, aklına kontrol dışı bir şeyler geliyordu. düşünmekten sıkıldığını kabul etti ama karar vermekle düşünceyi o yöne kullanmak ayı şey değildi. sinirli her insan gibi yetmiyordu. olduğu yerde çoğalıyordu. zamanla sakinleştiğini bildiği için  işine yaradı. loş ışığı hep sevmişti. 

*
kafasını kaldırdığı gibi onu gördü. bir selam için sözcük tüketmeye gerek yoktu. o da onu yaptı. oturduğu yerden, loş ışıkta karşısında oturanın yüzünü seçmek güzeldi. baktı, bir de sustu. 

yeterince yormuştu kafasını bitkileri sevenle belki bozmuştu kafasını. ama sormadı, o da söylemedi. 

teşhis

bir şeylerin varlığından emin ama ne olduğunu bilmiyorsanız. korkmayın. 
her zaman uzak olan daha az rahatsız eder insanı. mesela bir hayvan. eğer onunla ilgili çok şey biliyorsanız, paranoyak bile olabilirsiniz.
ama bilmiyorsanız... inanın ki daha kolay.bana öyle geliyor.

*
düştüğünüzde öleceğinizden eminseniz mesela... ama belirsiz kalması daha güzel. 
bir yola girmek ama girmek zorunda olduğunu bilmek ve bunun iyiye gitmediğini görebilmek. tıpkı teşhisi gibi bir hastalığın. söyleyememek ama içten içe öğrenmek. 
söylemedikçe azaldığını düşünmek mesela.

bir şeylerin varlığından eminim ve ne olduğunu (sanırım) biliyorum !

6 Mart 2013 Çarşamba

öğretilmiş yalnızlık, bilinmemiş tekbaşınalık, eğitilmiş beraberlik

benim adım ebruli bile olamazdı
birazım gerçek çoğum rüya
belki uzun sürmem ama 
biraz gerçeğim çokça rüya

bazen anlamamak gibi hobilerim, anlaşılmak gibi fobilerim var 
sinirlenince triplerim yok mesela
ama
bildiğim bir tek başınalık var
eğitmiyorum beraberliklerimi, oluveriyorlar 
sevdikçe sevesim var
belki kalmaz yarına 
şimdi azcık saçmalayasım var








1 Mart 2013 Cuma

dolunay

hiç bitmeyecek bir şey varsa o yol'dur. ya da yol olur. ama bazen gidilemeyeninden.
işte o zaman 'olsun'lar çare olmaz. ama bunu söylemekte belki olur ümidindendir.
konuştukça ya da yazdıkça çoğalan bir şeyler varsa 
onu tarif etmekten yana şansınız yoktur.
ya da benim hiç olmamış.
ay ışığında güneşe dek yürümeyi elbet isterdim
ama 
korkularımı ne hiçe sayabilir ne de onların beni mahkum etmesine izin verebilirim.
ben hep,gökyüzüne bakardım geceleri ve ayı göreceğimi bilirdim. şimdi sanıyorum tedirginliğim daha açık.
göremiyorum. belki de... düşünür ya işte insan.
yol diyordum ya, farkında olmadan hazır olur insan.olur-muş aslında.
gerisi sadece palavra.

'beni özleyeceksin. elbette ben de seni. aya bak. bu bazen yetecek, onun altında olduğumuzu hatırla.'

nefes ve öteki şeyler

  geçiş dönemlerinde, eylemin büyük önemi var. sadece aklımızla değil, bedenimizle de bu geçiş dönemine girmemiz, kendimize hayatı kolaylaşt...