Uçurumun kenarından geliyorum, Badem Ağacı. Çok yüksekmiş.
İnsan kendisini bir boşluğun içine nasıl bırakır?
Her uçurum bana bu soruyu sorar. İntiharlar gelir aklıma, sonra da bunlara sebep olan toplum kesiminin insanı boşluğa iten o elleri. O elleri kıramıyoruz Badem Ağacı.. O elleri kırmamalıyız da zaten, tutmalı ve sormalıyız:
Birbirimizi yerden kaldırmayacaksak neye uzanacağız bu kollarla?*
Hangisine ağıt yakacağımızı bilemediğimiz, yasını tutamadığımız ölüme itilmişlerle dolu içlerimiz. Yaslar ki zaman zaman zamaaaan alabiliyor, alıyor.
İçimin diğer bir yanında konaklayan iyiliğin sesini duyduğum bir yer burası, senin yanın Badem Ağacı. Özgürlüğün tenime dokunduğu, boynuma dolandığı bir yer. Bu yer de hayatın kendisi, ellerle uçurumla birlikte.
Bir şiirim var Badem Ağacı.
Hayat İllegal Sevgilim
Beni uzaklara götürür müsün
Bulduklarımızla birlikte dönebilir miyiz
Vazgeçişlerimi kutlayabilir miyiz
Bir dileği birlikte tutabilir miyiz
Bazı şeyleri gömebilir miyim
Seni görebilir miyim
Bu da benim ellerimin içimdeki uçuruma ittikleriydi. Sonra tuttum ve bir şiir yazdım.
İnsan kendini yerden kaldırmayı öğreniyor Badem Ağacı.
* Kağıt Gemiler, Ayşegül Çelik
