9 Ağustos 2018 Perşembe

vazgeçme

vazgeçişin yayılan ve ağırlaşan ağrısını her anımsadığımda
Frida'nın bu sözlerini de hatırlarım. çok sevdiği Diego'dan vazgeçisi.

"kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden sen olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.
bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
bu yüzden ben de senden vazgeçtim."

büyüyor muyuz, ölüyor muyuz?

büyüdüğümüzü düşünürken, büyümek isterken ölüyoruzdur. öldüğümüzü gördüğümüz kadar yaşıyoruz.

geçen gün rüyamda,
biri yetişkin biri çocuk ölü bedenleri gömdüm. onları toprakla kavuşturmanın huzuruyla uyandım.
ölenlerimize, içimizdeki ölmüşlere yer açabilmek büyümek.






4 Ağustos 2018 Cumartesi

27 den

sezen aksu - her şeyi yak
14 yaşındaydım.gittiğim kurs binanın 5. katındaydı. bizim katta bu şarkı çalardı. binaya yayılırdı bu sözler.

o günler ne günlerdi.
bu günler ne günler..

--

anneannemin annesi 85 yaşında.
dedi ki unutamıyorum. anılarım acılarım hep.
dedim ki nasıl dayanıyorsun.
bilmem zaman geçiveriyor dedi, zaten çok hızlı.
bak, zaman nasıl geçmiş hiç bilemedim. koşa biliyorken koş, yürümediğin yerleri yürü. bak nasıl yürüyemiyorum.

--
yüreğimdeki şefkat ve acıyla..
ne olabiliyorduysam artık...




hepsi birden

hangi biri
hepsi birden.

anneannemin bir bahçesi vardı. içinde elma, incir, dut ağacı ve türlü çeşit mevsimlik zerzevalar.
etrafı bahçe teli ile örülüydü,
inadına bir kaplumbağa mesken etmişti kendine ne zaman girsek oradaydı.
yeni dünya da vardı, adını çok severdim. ve hep çok sevdim.
bir de kabak çiçeği dolmaları vardı anneannemin.
sabah erkenden kalkıp hemen toplayıp içlerine pirinç doldururduk. beklemememiz gerekirdi, kendilerini koyverirlerdi.

kendimi o çiçeklerin içine sokmak isterdim. şimdi de gömülmek istiyorum o çiçeklerin içine. annenannemin şefkatine, çiçeklerin kırılganlığına kaplumbağanın inadına.

içim bir kabak çiçeği gibi bazen, kendini bırakıveriyor.

anneannemin bahçesinin yanında bir de fırını vardı, topraktan.
sıcacık ekmeklerin konusu burnumda.
o günlerin şefkatine benzer şeyi çok az şeyde bulabildim
kabak çiçeği dolması gördüğümde kırılmam bundan.
içimden yaşlar süzülür.



nefes ve öteki şeyler

  geçiş dönemlerinde, eylemin büyük önemi var. sadece aklımızla değil, bedenimizle de bu geçiş dönemine girmemiz, kendimize hayatı kolaylaşt...