15 Kasım 2012 Perşembe


zamanı kullanan, insan olsa da bu kesinlikle birey değil. bu kesin. ama zamanın insanları kullandığı başka bir kesin. size başkanınız sesleniyor, yöneticiniz dedi, müdür emir verdi...
hangimiz sevmiştik acaba seslenilen, emir alan,hükmedilen olmayı?
ama seslenen olunca unutuyor insan aniden. sanki yaşamaya oradan başlamış gibi. ah, tabii.. artık adından önceki sıfat var. ve zaten artık sadece o var. kimliksiz, 'ben'liksiz, 'kendim'siz.
e tabi kızmamalı, sonra sokakta kim olduğunu unutan insanlara. ev kapısının içerisinde anne-baba-çocuk olamamışlara, bir sohbette arkadaş kalamamışlara, anılarda özgür olamamışlara kızmayın. yazık.
.*
acımak!
en iyi  N.Güntekin'in 'Acımak' eserinde öğrendim. yeterdi anlatmaya da, acımaya da.

1 Kasım 2012 Perşembe

yok'uz-yoksun'uz

'kendi yağında kavrul,yeter' edasında insanların, bugüne dek burunlarını o yağda neden esirgememiş oldukları beni kıllandırıyor. neresini sağlama alsın bilemeyince, olur böyle şeyler herhalde.
...
koş, yorul, düş, hırpalan, eğlen,atla,zıpla pıtpıtpıt arpaboyu yol için çırpın ki buna can vermek desek yeri sonra hooooop, gökten zembille inenler.niyetleri başka belki.sonuç aynı.
'bıçak kemiğe dayandı' mı 'kan beyne sıçradı' mı demek lazım hiç fark etmiyor yani.

çok mu zor, hayatta 'ben'lerin çokluğunu anlamak. çok yoksun'uz. çok yok'uz.

duygu

nefes ve öteki şeyler

  geçiş dönemlerinde, eylemin büyük önemi var. sadece aklımızla değil, bedenimizle de bu geçiş dönemine girmemiz, kendimize hayatı kolaylaşt...